Notu 8.
Hepimiz bir yolculuğun içindeyiz.
Tıpkı filmdeki gibi gece başlayıp sabaha varan sonra tekrar geceye dönen…
Yolculuğumuzda duraklarımız var, hangi suçu, günahı nerede işlediğimizi hatırlamadığımız.
Aslında hepimiz biraz Savcı Nusret’iz. Anlık zevklerinin peşine takılırken, kendisine sadakatle bağlı olan en yakınlarına ihanet ederek onların bedensel veya ruhsal ölümüne sebep olan ve geriye dönük vicdan muhasebelerimizle aklanmaya çalışan…
Biraz Taşralı Komiser Naci’yiz, özürlü çocuğunu kendi özrü veya suçu gibi görüp kaçmayı ve kaçmakla da kalmayıp dışarıdaki suçluya suçunu itiraf ettirerek kendini tatmin eden…
Biraz da Doktor Cemal’iz hani… Severek evlendiğini sandığı eşini, aslında sevmediğini anlayıp boşanan ve gerçek sevginin peşinde koşan…
Sonra biraz Arap Ali’yiz. Hani “Koyun can derdinde, kasap et derdinde” atasözüne bile rahmet okutur cinsten…
Belki biraz da Muhtar’ız… Hazır “Devlet” ve alicenap imkanları ayağına kadar gelmişken yangından mal kaçırırcasına başka hesaplar içine giren…
Son olarak ve en acısı da belki biraz da “otopsi yapan kişi”yiz maalesef… Etrafımızda olup bitenlere bigane kalışımızı resmeden ve her gün ekranların altında çıkan ölü sayılarına futbol maçı skorundaki rakamlar kadar bile değer vermeyen…
Evet her birimiz bir kere biyolojik olarak ölüyoruz ama aslında her gün “intihar” ediyoruz belki de... Tıpkı replikteki “Her intihar aslında başkasına duyulan bir tepki değil midir?” sorusuna cevap ararcasına…
İyi seyirler dilerim.
Emre Özer | 30.11.2019
Comments