top of page
İsmail Bayrak

Guguk Kuşu | Film Kritiği | 1975

En Azından Denedim!!!


Guguk kuşu filmi 1975 yılında yayınlanmış olmasına rağmen hala günümüzde çok konuşulan ve tartışılan filmler arasındaki yerini kaybetmemiştir. Yayınlandıktan kısa bir süre sonra 9 dalda aday gösterilip birçoğunda ödül kazanmayı başarmıştır.

İşlediği suçlar yüzünden hapishaneye düşen McMurphy, hapisten kurtulmak için deli taklidi yaparak kendisini akıl hastanesine aldırmıştır. Tabii ki hastanedeki ilk hedefi bir yolunu bulup oradan kaçmak olmuştur. Fakat kendini akıl hastanesi'nin ortamına o kadar adapte eder ki, hastanedeki arkadaşları ile güzel bir ilişki kurar ve onların iyiliği için elinden geleni yapmaya çalışır. Bunları yaparken çok göze battığı için hastanede çalışan herkesin dikkatini üzerine çeker.


Hastane içindeki sınıf ayrılıkları ve yoğun baskı, hastalar üzerinde büyük etkiler bırakmıştır. Birçoğu toplumun içine girmek istemez ve hastanenin kendileri için daha güzel bir ortam olduğunu düşünmektedir. "Deli" etiketi üzerlerine yapıştığı için tekrar toplumun bir bireyi olamayacaklarına inanmaktadırlar.

Film; otoriteyi ve totaliter rejimi ciddi anlamda eleştiriyor ve hemşire karakteri üzerinden baskıcı devlet anlayışına göndermeler yapmakta ve adeta izleyiciye: "sen birinin ya da kurumun otoritesini tehdit etmeye cüret edersen, o da sana var gücüyle savaş açar" mesajı vermek istemektedir.


Maalesef gündelik hayatımızda da böyle olmuyor mu? Her şey normal seyrinde devam ederken birileri gelip senin fabrika ayarlarını bozuyor ve nasıl oluyorsa bir anda sen de onlar gibi oluyorsun. İster bunun adına rol yapıyorum de, ister ortama ayak uyduruyorum de. Maalesef senin de sonun, filmdeki McMurphy'nin sonundan farklı olmayacak!. Çünkü bundan kaçışın yok. Ya onlar gibi olacaksın ya da sistemin dışına itileceksin. Artık sen de sistemin ideal adamısın. Bundan sonra ne sistemi eleştireceksin ne de karşı koyabileceksin. Her kafanı kaldırdığında, ya aşağılanacaksın yada zaaflarını tekrar tekrar yüzüne vuracaklar. Çünkü otoritenin o kadar çok bekçisi var ki, bu kişiler içinde bulunduğu sistemin en iyisi olduğuna inanıyorlar ve onların tek amacı seni kontrol altında tutabilmek. Belli bir zaman sonra biz de gönüllü olarak ya da kendi iyiliğimiz için kuralların gerekli olduğunu düşünüyoruz. Yani insan öyle bir kısır döngüye giriyor ki içinde bulunduğu sisteme muhtaç hale geliyor. Maalesef gelinen noktada bizler sisteme karşı gönüllü olup her gün aynı saatte hapını almaktan başka çaresi olmayan bir hasta gibi, korku ve endişelerimizin esiri oluyoruz.

İnsanoğlu hayatı boyunca ideallerini ve amaçlarını gerçekleştirmek ister. Filmin konusu, ne olursa olsun bunu başarabilmek için en azından elimizden geleni yapmamız gerektiğini, insanın yüzüne acı bir şekilde çarpıyor. Acaba bizler, "en azından denedim" diyebilecek bir hayatı yaşıyor muyuz? Yoksa sadece başkalarını izleyip bize dokunmayan yılanın bin yıl yaşaması için dua mı ediyoruz?


Zaman çok hızlı geçiyor ve bizim için ayrılan sürenin sonuna geliyoruz. Ya hiçbir şey denemeden ömrümüzü sonlandıracağız ya da arkamızda güzel bir iz bırakacağız...


Keyifli seyirler dilerim


İsmail Bayrak

454 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Yazı: Blog2 Post
bottom of page