top of page
Dilek Buz

Kuru Otlar Üstüne | 2023 | Film Yorumu


İyi bir tüccar, kurduğu her türlü ilişki ve iletişimin hangi kısmının pazarlama/reklam, hangi kısmının hakikat olduğunu kolayca anlar. Çünkü satış başarısının en temel faktörü; muhatabınızın satın alma isteğini tetikleyecek şeyleri ön plana çıkarmaktır. “Tok ağırlamak zordur” diye bir atasözü var ki demek istediğimizi gayet iyi açıklar; Satmak istediğiniz bir şey varsa; aç olanları bulun.


Sanatçı ise yaşadığı, gördüğü, hissettiği her bir şeyi, en özgün ve güzel biçimde yansıtandır. Bazen gösterir bazen de anlatır. Yapmadığı tek şey pazarlamadır. Gerçek sanatın düşmanı satış çabası ve reklamdır. Evet, biliyorum, bu çok subjektif bir konu; yine de göz göre göre bu pazarlamayı yutmayacağım.


Kuru Otlar Üstüne isimli filmin ana karakteri Samet öğretmendir. Her şeyi onun gözüyle görüyor ve onun cephesinden bakıyoruz. Anadolu’nun ücra bir köşesinde resim öğretmenliği yapan Samet bir kız öğrencisi ile yakınlaşma yaşıyor. Ufak hediyeleşme ve samimi tavırlar dışında, ileri derecede yanlış şeyler yaşanmasa da bir şikâyet üzerine mesele resmi makamlara intikal ediyor ve tabiri caizse Samet uçurumun kenarından dönüyor. Daha sonra Samet, ev arkadaşı öğretmen Kenan ile siyasal bir gösteride patlayan bomba ile tek bacağını kaybeden idealist ve militan bir tip diyebileceğimiz öğretmen Nuray’ı hem tanıştırıp hem de onların yakınlaşmasını kıskanması ile yüzleşiyor. Planlar kuruyor, ilişkilerine sabotaj düzenliyor; hatta ihanet ediyor. Yine de yönetmen, garip bir biçimde Samet’i aklamaya çalışıyor. Öğrencisi Sevim’le olan yakınlaşmasının, öğrenci öğretmen arasında geçen masum bir aşk hikayesi gibi gösteriyor. Çevrenin olumsuz etkisi altında pasif ve zayıf bir kişiliğin üstüne depresif bir bakış açısının etkisiyle arkadaşlarıyla olan ilişkisini zaman zaman ayarlayamamış ama yine de çevresine, hayvanlara, sanata duyarsız olmayan biri gibi anlatıyor bize Samet öğretmeni.

“Aslında O bizden biri” diyor; “coğrafyanın kaderini yaşayan ve suda sürüklenen bir yaprak o” diyor. Bu mesajı “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi ile harika biçimde ortaya koymuştu yönetmen. Buradaki asıl mesele, Aleviliğin, ideolojilerin, devlet/terör/mücadele kavramlarının, mağdur bir halkın (!) bölgenin dramatik kaderinin (!) pazarlama konusu olmasıdır.

Bu film ile Cannes’de en iyi kadın oyuncu ödülünü alan bence Merve Dizdar’dan daha çok; solcu, alevi, engelli, mağdur ve birde üstüne kadın olan, Türkiyeli Öğretmen Nuray’dı. Kısacası, Yahudilerin acılarını (!) konu alan filmlerin bol ödüllü oluşu gibi; “Kuru Otlar Üstüne” bol reklam içeren, mağdur edebiyatı yapılan bir üstten bakış filmi olmuştur.

Samet her tür davranışı için pişman olmalı, tövbe etmeli, hatalarını telafi etmenin yollarını aramalıydı. İnsani ve evrensel olan buydu. Ama o sapık ve tehlikeli biri olarak aramızda geziyor. O bu toprakların mazlum ve mağduru değil; bir gerçeğidir. O ödül alırken, bu toprakların diğer gerçeği olan en üstün insani değerlerin ve meziyetlerin üstü örtülüyor ya, işte ben ona üzülüyorum.


İyi seyirler dilerim.


Dilek Buz

509 görüntüleme3 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

3 Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
KADİR ÖRNEK
KADİR ÖRNEK
Mar 24

Katılıyorum.Paylaşımınız gerçekten bam teline dokunmuş toplumun ve aslında o sessiz çoğunluğun sesi olmuş.

Like

Jennie KİM
Jennie KİM
Mar 24

Elinize ve emeğinize sağlık, güçlü kaleminiz ile zor bir filme başarılı bir yorum yapmışsınız. Sanat damarlarının kuruduğu toplumların ne hale geldiğinin tarihi şahitliğini yaptığımız bu çağda... Sanata ve sanatçıya hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız var. Paylaşım için teşekkür ederiz.


Like

buzekremmev
Mar 24

Paylaştığın flimi izlemedim lakin en kısa zamanda izleyeceğim agbeyim.Sanat" diyor Ali Şeriati: Varolandan kaçıştır... Bizi sanat yapmaya zorlayan şey, varolandan kaçıs duygusudur.... Varolandan kaçış, varolandan nefret, sanatı meydana getirir... Sanat, varolması gereken ve fakat olmayandır ...

Sanatın insan için büyük anlamlar ifade ettiğini, toplumun can damarlarından birini oluşturduğunu söylemeye bile gerek yok aslında...

İnsan sanatsız yapamaz bu dünyada. Sanatsız bir toplum, sanatsız bir medeniyet düşünülemez yeryüzünde!..

Sanatın birey ve toplumlar üzerinde büyük etkilerde bulunduğuna tarih tanıklık ettiği gibi, bugün bu etki açıkça gözlemlenebilmekte, hatta hissedilebilmektedir; sanatın tabiatındaki başkalaşıma rağmen."der Ali Şeriatı. Sanat toplumun din,dil ve yaşam biçimine yön veren ve değişime sebeb olur. Paylaşımın için Allah razı olsun agbeyim

Like
Yazı: Blog2 Post
bottom of page