top of page
Mustafa Everdi

Lizbon'a Gece Treni | Pascal Mercier | Kitap Tanıtımı

"Camileri olmayan bir dünyada yaşamak istemezdim. Askeri üniformanın kirli renkleri karşısında bana onların güzelliği ve de ihtişamı lazım. Kur’an’ın güçlü kelimelerini seviyorum. Onun şiirsel kuvvetine ihtiyacım var. Dilin yozlaşması ve değersiz sloganlar karşısında, ona ihtiyacım var. Ama içinde yaşamak istemediğim bir dünya daha var. Bağımsız düşüncenin kötülendiği ve tecrübe edebileceğimiz en güzel şeylerin günah ilan edildiği bir dünya.


Sevgimizin tiranlar, zalimler ve katiller tarafından talep edildiği bir dünya. Ve en garibi, insanlara vaiz kürsüsünden bu yaratıkları affetmeleri, hatta sevmeleri öğütleniyor. Bu sebeptendir ki, vaazları sadece kenara koymak yetmez. Onu tamamen hayatımızdan çıkarmalıyız. Çünkü o sadece tepeden bakan, kibirli bir tanrıdan bahseder.


Oysa O, her yerdedir, Tanrı gece gündüz bizi gözler. Yaptıklarımızı ve düşüncelerimizi not alır. Ama sırları olmayan bir adam nedir ki? Sadece ama sadece kendine ait düşünceleri, dilekleri olmayan Yüce Tanrı, o dizginlenemez merakıyla ruhumuzu çaldığını düşünemiyor mu? Ölümsüz olması gereken ruhumuzu.


Bu kadar ciddiyet içinde ölümsüz olmayı kim ister ki? Bugün, bu ay, bu yıl ne olduğunun önemi olmadığını bilmek, ne sıkıcı bir şeydir. Hiçbir şeyin önemi yok. Din adamlarının hiç biri, sonsuza dek yaşamanın nasıl olduğunu bilmiyor. Ve ne mutlu bize ki, asla da bilmeyeceğiz.


Size bir şeyi garanti edebilirim. Bu sonsuz ölümsüzlük cenneti, bir cehennem olurdu. Her anımıza bir güzellik ve dehşet veren sadece ve sadece ölümdür. Zaman yalnız ölüm sayesinde yaşayan bir şeydir. Tanrı adına konuşanlar bunu neden bilmiyor? Neden bizi, dayanılmaz bir şekilde kasvetli olabilecek sonsuzlukla tehdit ederler?


Camileri olmayan bir dünyada yaşamak istemezdim. Pencerelerindeki ışıltıya o güzel dinginliğine, buyurgan sessizliğine ihtiyacım var. Kelimelerin kutsallığına, şiirin ihtişamına ihtiyacım var. Ama bir o kadar da, özgürlüğe ve bu dünyada acımasız ne varsa ona isyan etmeye ihtiyacım var. Çünkü biri olmadan diğerinin hiçbir anlamı olamaz. Ve kimse, beni seçim yapmaya zorlayamaz." (Pascal Mercier, Lizbon"a Gece Treni)


Romanda, İsviçre'nin Bern şehrinde bir lisede eski diller hocası olan kahraman, yılların (ne kadar çok şey henüz yapılmadan) ilerlemiş olduğunu fark ediyor ve 57 yaşındayken bir gün dersi bırakıp trenle Lizbon’a doğru yola koyuluyor. Onu oraya gitmeye itense, kitapçıda gördüğü ve bilinmeyen bir Portekizlinin yazdığı kitap. Romanın ilerleyen bölümlerinde, lisede papirüs lakabı olan bu hoca, hem Portekizce öğreniyor bu kitabı okumak için, hem de kitap yazarının hayatını öğrenmek için çevresindekilerle konuşuyor ve kendine yeni bir yaşamın kapılarını açıyor. Lizbon’un o kendine özgü güney ışığında. Roman boyunca da bu Portekizli yazarın kitabının içine giriyor okuyucu.


Pascal Mercier, roman yazmasının nedeninin, felsefi yazılarında tam olarak ifade edemediği konuları kâğıda dökmek olduğunu söylemiş. Bu çaba roman boyunca görülüyor. Hayatın anlamı, gençlikte yapılmak istenip bir kenara bırakılan planlar, arkadaşlıklar, din ve felsefe gibi konular bu açıdan dikkat çekiyor. Bütün bu felsefi, varlıksal arka planın önünde ise çok güzel bir Lizbon tasviri, tren yolculukları anlatıları, yeni insanlar tanıma maceraları var.


"Zor kullan bakalım, kendine zor kullan. Şiddet uygula ruhum. Ama sonra kendini saymaya ve saygı duymaya zaman ayıramayacaksın. Çünkü insanın bir tane hayatı vardır. Bir tek hayatı. Ama senin için bu hayat neredeyse bitmiştir. O hayatı yaşarken kendine hiç dikkat etmedin. Başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğun sandın. Oysa kendi ruhundaki hareketleri izlemeyenler mutlaka mutsuz olurlar."


Mustafa Everdi



242 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Yazı: Blog2 Post
bottom of page