Karikatürler anlam yüklenmiş iğneleyici, çoğu zaman alaycı resimlerdir. Karikatüristin sessiz ama etkili çığlığıdır; bakanlara buradayım diyebilen dikkat çekici, alaycı, cezbeden, çarpan, iğnesiyle uyandıran bir çığlık. Savaş ve çocuklar…Savaşın yaşanmadığı huzurlu yuvalarımıza çizgileriyle kocaman bir bomba atmış karikatürist; Bu kez karikatüristin değil ama çocukların gözünden bakmak gerek, nitekim onların gözünden savaşın ne anlamı olabilir ki?
Burası yüz yıllardır huzurun mumla arandığı topraklar… Kokusunu hissedebildiğim, üzerinde tüten kara dumanların hiç bitmediği bir coğrafya, vahşet dolu sahnelere tanıdık bir simaya bakar gibi baktığımız topraklar… Cehaletin yokluğa, kargaşaya, sefalete kısacası perişan bir yaşama yol açtığı topraklar. Bir karış toprak parçası için koca koca adamların birbirini boğazladığı, gözlerini kırpmadan, vicdanlarını yakmadan, canlarına kıydıkları tanıdık topraklar. Ama bunun, bir parçacık ekmeği arkadaşlarına pay ederken gülerek kıkırdayan çocukların gözünde ne anlamı olabilir?
Başlangıcını ve sonunu düşününce hayat, ne kadar da kısa. Tıpkı mutluluğun, acının, sevincin kısacık olması gibi. İnsan bazen acı çekerken, bazen sevinirken ve bazen de huzurluyken terk eder dünyayı. Öyleyse, kardeşini, soydaşını, arkadaşını vahşice öldürmek pahasına sonsuzmuşçasına sahiplenmek de neyin nesi? Arkadaşı salıncakta sallanırken sırasını hevesle bekleyen çocuğun gözünde sahiplenmenin ne anlamı olabilir ki?
Ölümün kol gezdiği, kulakları sağır eden bombaların patladığı, silah seslerinin sokaklarda yankılandığı bir dünyanın, çocukların gözünde ne anlamı olabilir?
Kâğıttan savaş uçakları ve onların attığı bombaların yeşerttiği simsiyah ağaçlar… Bak, dalları salıncak kurmak için ne kadar da müsait… Büyükleri, amcaları, babaları ve abileri kendilerini düşmandan taş fırlattıkları sapanla korumuyorlar mıydı? İşte, arka cebine koyduğu sapanla küçük kız kardeşini de koruyabilir artık… Şimdi oyun zamanı, bir taraftan kardeşini sallarken, bir taraftan da kan ve gözyaşlarının verdiği sevinçle çıplak ayaklarına alacağı ayakkabının pırıltılı renginden bahsediyor kardeşine. Alır almaz tüm gücüyle koşacak, takati bitene, nefesi kesilene kadar hem de… Barışa… Huzura… Umuda doğru.
Savaşın bir çocuğun gözünde ne anlamı olabilir ki? İşte cevabı, bütün çizgilerinde gizlenen o sessiz çığlığıyla, gözlerden yaş getiren bir tokat gibi serencam ediyor karşımda.
Temaşa edip, ders çıkaranı bol olsun...
HASAN ALGÜL
Comentarii