Sırtlandıkları bir çuval umutla, hayallerinin peşinden yukarı tırmanan insanlar... Her bir adım daha zor bir adıma gebe, her bir basamak daha zor bir basamağa… Zirveye ulaşmayan yok. Aynı hayat gibi…
İçine ne koyduğunu bilmeden alabildiğine bir hırs ve umutla torbalarını dolduran eller, zorlu bir yolculuğa çıkıyor. Yükünü yüklenen bedenler, attıkları her adımla dikleşen yokuşa takatleri kesilinceye kadar tırmanmaya razı. Tertemiz indikleri çukurdan çamura bulanmış bedenleriyle, kan ter içinde, soluk soluğa bir bir çıkıyorlar. Ruhları artık görünüyor; kirlenmiş yüzleriyle hepsi oradalar. Beyaz renkli çuvallar artık çamur içinde. Bu kadar eziyetten sonra açılmayı bekliyorlar. Artık hesap vakti; emeklerinin karşılığı bir avuç toprak ve hüsran mı? Yoksa arzular mı?
Ne anlamı var ki! Bırakacak mı sanıyorsun insanı, dönecek mi özüne? Ne arzusuna kavuşan yetinecek onunla, ne de hüsrana uğrayan vazgeçecek denemekten. Yine aynı çamur çukuruna dönecek, yine deneyecek yeniden ve belki ölene kadar devam edecek…
Biz insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en büyük özellik rasyonel olmamız değil miydi?
Ama ruhlarını sattıkları pazar yerinde bir metal parçası için özgürlüğünden vazgeçti insanoğlu… Ne tuhaf! Köleler gibi çalışan özgür insanlar!
İşte, aklın cevabını bir türlü bulamadığı soru; İnsanı yerin dibine, çamurun içine sokan nedir? Sorunun resmi karşınızda : "Bir çuval dolusu umut…"
İyi Temaşalar Dilerim...
Hasan Algül
Comentários