Esty’nin annesiyle kaderinin benzeşmesi filmin hikayesinin değerini katlıyor ve bütün mesajların Esty üzerinden verilmesinin yaratacağı sinematografik yükü de hafifletiyor. Anne Berlin’de hasta bakıcılık yapıyor, yaşlıları banyo dahil bütün bakımını yerine getiriyor. Bu sahne tahmin edersiniz ki bir Yahudi Hasidi’nin görmeye tahammül edemeyeceği bir nokta. Bizi düşünün. Annemiz elin adamını banyo yaptırıyor. Tüyleriniz dikelmiş, mideniz bulanmaya başlamış, öfke sinyalleri kıpırdanmaya başlamıştır muhtemelen. Hiçbir farkı yok bizden.
Bu sahne bize şunu anlatıyor: Din namına insanların üzerine aşırı gidersen, din, dinsizliğin sebebi olmaya başlar. Kadının mahremiyetini köpürten, kadınlığını günah, ayıp, dinsizlik sayan aşırı tutucu tavırlar Estylerin sayısını artırır. Hem kadınlığı baskılayacak lanetleyeceksin hem de evlenince muhteşem bir kadından fayda bekleyeceksin bu olmayacak iş. Aklını başına al ey katı dindar!
Unorthodox bize yalnız Ester’in dramını değil aynı zamanda onu çevreleyen insanların, ailenin ve kitlenin akıl almaz çelişkilerini de gösteriyor. Modernliği reddeden, okula gitmeyen cemaatin geçimi elmas ticaretiyle sağlanıyor. Brooklyn, sınırlarına çıktıklarında her türlü haltı işlemek normal, mübah. Yanki’nin abisi Moshe, Berlin’de ne kadar kumarhane, kerhane varsa hepsiyle kanki. Bir taşla yüz bin dolar indiren bir cemaatin üyesiyle düşüp kalkmayı kim istemez.
Esty’nin düğünü haremlik selamlık usulünce düzenlenir. Töreni hocaları kontrol eder. Eğlenceler, oyunlar son derece ilkeldir. Doğa, fıtrat kadın ve erkeği bir araya getirmenin ve nesli devam ettirmenin yollarını çeşitlendirirken, din(ler)in hürmet yerine tahrim sahasını genişletmeye çalışmasını nasıl anlamalıyız acaba? Bizimkilerle Yahudiler arasında bir fark var mı, yok.
Berlin’de ayakta kalmaya çalışan Esty’nin yavaş yavaş oraların kültürüne ayak uydurmaya çabası da çarpıcı biçimde aktarılmış. Çarpıcı çünkü, Üniversite’den burs almaya çalışan Esty, internete bile girmemiş o zamana dek. Bilgisayar haram, kitap haram, onlarla vakit geçirene kadar iki rekat daha fazla namaz kıl kafasını yaşayan bizim cenahtaki kadınların da onlardan farkı yok. “Ben çocuğu okula göndermedim, kafir olur” diyen zihin, kendi zihniyetinin iflas bayrağını göndere çektiğinin farkında değil. Bu dünyaya söyleyebileceğin her şeyi tüketmişsin madem, demek ki senin tanrın da yalan dinin de. Her şeyi gören bilen Rabbin var madem, onun dinini neden bu asırda yaşamayacağını peşinen kabul edip kendi inancınla çelişiyorsun. Yoksa itiraf etmekten çekindiğin bir hakikat mi var? Evet var: Aklını terketmişsin!. Aklettiren dininin en büyük emrine şeytan gibi karşı durmuşsun. Neden emrime uymadın diyen şeytanın ilişiğini kesen o Rab, senin geri adım atmana göz yummayacaktır herhalde. "Girdim, savaştım, yenildim" deme hakkın var ama "kaçtım" deme hakkın yok...
Not : 4 bölümden oluşacak kritiğin 3.bölümüdür. Devam edecektir...
Comments